29 Aralık 2013 Pazar

Cumartesiyi pazara kim bağladı?



Benim oda ışık almaz pek. Güneşin de işi olmaz iç karartır duvarlarına soktuğum. Yalnız haftasonları da inadına tam bi reina. Sabahın 9unda vuruyo, sankı bana teletabinin sırıtan güneşi amınakoyim.
  Babamın hiç şaşmayan cumartesi gecesi koltukta uyuyakalma sendromları sorun değil de karadenizin yerel kanallarının sesinin arada rüyalarıma karışması alayına problem. Kendimi amansızca horon teperken buluyorum.
Bazen bi irkiliyorum; hay sikiimm geç kaldım lan! la yok la bugun pazar :))) dejavularını yaşıyorum.

Herşey yolunda sanki?
Anormal gibi görünen rutin bir pazar sabahı

Gece sağ ile solun durumunu tartışan annemle babam, sabahı etmiştir yine. Bitmeyen siyaseti bitirdiniz be kardeşim! Lafla peynir gemilerini batırdınız lan. Dersin dünyayı bunlar kurtarıcak. Kendini meclis bakanı gören annemin vazifesi kürsüde konuşmak değil, erken kalkıp biz ev ahalisine kahvaltı hazırlamak olsa da, dün yaptığı konuşma onu saat 1 e kadar uyutur muhtelemen. Saat 1 den sonra hazırlanan şeye de kahvaltı denmez zaten.

Sıçarım güneşine sikerim siyasetinizi kalkmaya mecal bulursam bana yine kahvaltı tabağı yolları

da..

Yalnız bu pazar kalkamıyorum nedense. Boğazımda bir düğüm, içimde sikindirik bir kaybolmuşluk hissi. .

Sanki varımı yoğumu, hissemi senedimi bir dağı kazıp koymuş, üzerine işareti çakmışım da, ertesi sabah kalktığımda kar yağmış, o güvendiğim dağların anasını bellemiş gibi.
Eşeğim kaybolmuş da geri gelmemiş, eşeğini kaybedip tekrar bulan sikkonun mutlu sonunu bana reva görmemişler gibi.

Tavanla aramızda birazdan bişeler oldu olucak. Tribe girip sırt üstü yatmaktan midem kıçıma yapışmış tuhaf sesler çıkartırken, dur bi pozisyon değiştireyim diyip yüz üstü yatınca da uykum geliyo tekrardan. Değişime çok açığımdır ayıptır söylemesi.


Al yine geldi aynı his. Eşeğim nerde lan benim!
Ulan benim eşeğim mi vardı Allahsızlar?

Ben bişe kaybettim de ne? Ne kaybettim ben? Ne kaybetmiş olabilirim? Faruk eczanesiii...

Kaybedilen şey her ne ise canımı acıtıyo, uykumu kaçırıyo, ağzımda lanet bi tat bırakıyo ve hatta midemi bulandırıyo.
Telkin edicem kendimi de sıkıntımın sebebini bilmiyorum. Elimde fener bir tünelde yürüyorum da nere gidicemi değil, "benim burda ne işim var amınakoyim? Kim soktu lan beni bu deliğe?" diye düşünüyorum. Şu belirsizlik ne kötü bişe be olum.
Sıkıntının ne olduğunu bilmemek, bunun seni sinir ettiğini farketmek, neden böyleyim lan ben diyip, bilmemeyi işine getirmek. Çok işlevsel bir kaçış yöntemi. Eyvallah.

Aha horon merasimi bitti doktor kuşağı başladı televizyonda. Prostatı tartışıcak olan doktorlarla hipokrat yemini etmeye ramak profesör çıkacak kodumun duvarları. Baba; o koltukta bi gün götüne o kumanda bi girecek hazımsızlıktan öleceksin yazık olacak. Allahını seversen siktirgit artık şu evden!
Ha ama televizyonu da kapa olur mu?..

İşine gelmeyenler geliyor aklına çiseleyen yağmur gibi

Baktın olmuyor bakmayacaksın hacit.
Uzak duracaksın,
İlgilenmeyeceksin,
Koyacan götüne oluşuna değil, gidişine bırakacaksın.

Sebep?

Çünkü sen haketmedin. Başkalarını düşünmekten kendini unuttun avel. Annenin pazarda domates seçmesini beklerken, karşıdaki şeker tezgahına ağzındaki salyayla bakarken, yanına yanaşan pazar arabasını götünün dibine sokan kadının annen olmadığını anlayınca, farkedeceksin annenin bile seni göt gibi ortada bıraktığını.

En büyük vurgunu yediğini düşündüğün her anda, biraz daha olgunlaşacaksın.

Önce kendini
Sonra herkesi
ya sikecek, ya düşüneceksin.

Bak paşam, sıralama çok önemli

Şimdi yavaş yavaş şekilleniyor dimi bişeyler kafanda oturuyor tek tek. Sen kazandın ama kaybederek de bi bedel ödedin. Kafanda anlamlandıramadığın şeyin asıl sebebi yakın zamanda içine oturan öküzdü aslında. Dün ise senin kurban bayramındı. Artık o öküzü parçalayıp konu komşuya dağıtma vakti benim güzel kardeşim.
Belli belirsiz hislerini de iki dakika at kafandan, kalk karnını doyur. Giyin üzerini bak bugün pazar. Ortalık erkenden kalkıp "sabah kahvaltısı qeyff" adı altında önündeki tabağı fotolayan kerto kaynıyor.

Önce kendini düşün olum. Zaten zaman sokacak o kazığı götüne acele etme sen. Sana biçilmiş o zamanı kullan.

Sen güçlüsün akıllı karşim kalkıp giyinebilir, evinden çıkabilir, kahvaltını edip, tekrardan evine dönebilirsin.

Haydi paşam bugün pazar. Geçen hafta ve ondan öncekiler gibi..






25 Aralık 2013 Çarşamba

Onlar için, onlara rağmen



Hoşçakal..

Söylenmicek lafların en başında gelir aslında gitmesini istemeyip, el sallamak zorunda kaldıklarınıza. Çünkü onlar sizsiz hoş kalmamalılar. Onlar gittiklerine bin pişman olup egolarınızı kabartmalı, hatta ileri gidip ağlamalı, sürünmeli ve bunun sinyallerini de size vermeliler. Çünkü siz gitmelerini istemediniz.

Peki bu bencillik değil mi?

Belki de

Lakin bazen gitmek gerekir. Geride bıraktıklarınız can'ınız dahi olsa. Şartlar vardır, eksiler vardır, düşünülmesini istediğiniz artılar vardır vardır da vardır rahmine kanser düşürüp varoluşuna engel kodumun.

Samimiyet önemlidir beyabiler. İnsan samimi olanı sever çekinmeden kasmadan kendi olanı, varını yoğunu anlatanı hiç gocunmadan. Elinde olanı ve olduramadığını

ki öylece kabul görsün.

Kendini kabul ettirmek gibi bi gayesi de yoktur aslında sadece bilsinler ister. Üzmemek için. Lakin hep üzerler. Çünkü kaçırdığı nokta elinde olmayan kısımla ilgilidir..

Nadiren de olsa bulurlar bazen sizi. İçinizde anlam veremediğiniz her türlü eksikliğin farkında olmaya başladığınızda ne olduğunu bilmeden ve farkında olmadan aramaya başlarsınız ya belanızı ya ilacınızı yada mevlanızı. Artık ne reva görüldüyse.

Hayatlarımıza giren hoşçakalması muallaklı kişiler hep sonunculardır. Hani şu bir dahası olmicaklar
Ta ki bi dahası olana kadar.

Her gelenin getirdikleri vardır bir de;
Sırları vardır kimseye açmadığı "benim bi arkadaşta da var o sıkıntı" diye başlayan.
Sıkıntıları vardır sizinle giderdikleri
Zamanları vardır sizinle anlam kazandırdıkları
Alışkanlıkları vardır yokluğuyla sınava çekildiğiniz
Hani günlerce haftalarca olmasalar etrafınızda "benim o" rahatlığını size hissettiren
Özlemleri vardır her dakika "Acaba şimdi napıyo lan? yemiş midir yemeğini? Uykusunu almış mıdır?" cinsinden meraklar uyandıran.

Eğer şanslıysanız bi sürü ortak noktanız vardır sürekli peşine virgül koyup devamı gelen cinsten.
Birlikte güldüğünüz durumlar, birlikte farkettiğiniz şeyler, dikkatinizi çeken şeylerin aynılığı ve bunun peşinde bunlara takılmış lakaplar isimler benzetmeler ve ne yazık ki hayaller.
Gerçekleşmicek olanlarla şansınıza, yarım kalanlarla bahtınıza küfrettiren..
En önemlisi onlar sizin hayatınıza güven getiricekler. Hani şu klişeleşmiş anasını siktimin cümlesi var ya "bu hayatta kimseye güvenmicen babana bile" hah işte sen sikeceksin babayı güveniceksin ona
Artık babalara mı gelirsin baban mı sana gelir orası yaradanın sana layık gördüğü finalde gizli.

Şu bacısını 50 kuruşluk kola şişesine otutturdumunun dünyasında kimseye zerre güveni kalmamış bir insan olarak bir elin baş ve işaret parmağını içeri kıvıracak kadar dosta kardeşe insana sahipseniz, hay anasını olum siz yalnızsınız amınakoyim.
Şaka lan hiç birimiz yalnız kalmıcaz
Çivisi çıkmış dünyanın o çiviyi çakacak çekice ihtiyacı yok. O çiviyi söküp yerine yenisini çakacak çekice ihtiyacı var.
Allah kadına yar erkeği, erkeğe yar kadını yaratmamış mı?
Bir buruna bile iki delik koymuş olum.
İnsan yalnız kalmamalı kalamazda. Kimisi bedenen kimisi ruhen. Birileri hep gider, gidenin yerine birileri hep gelir.

Her gelen bi öncekinin yıkıntısı üzerine gelir. Ne kadar sağlam zemin o kadar sağlam bi mimari. Enkaz çoksa, yerine yapılan da bi o kadar çabuk çöker. Otu boku bahane bilir sallanır en sonunda 2 3 ay dayanır yıkılır. Sizse hep o enkazla sizi bırakana küfredersiniz. Gelenlerin suçu yok beyabiler onlar ne bilsin temizlik sizin işiniz!

Ama dedim ya güven önemlidir. Güven, sallanan binada bile o beni tutar diyerek yıkılmayı bile göze aldırır.

Gelenler güveni kazandırdıktan sonra kendilerini sevdirirler. Hem de çok fazla, bi hayli..
Bilmediğiniz bi hayat hayatınız, hiç bakmadığınız göz dünyanız, duymadığınız ses çığlığınız olur.
Derdi derdiniz, uykusuzluğu sıkıntınız, mutluluğu gururunuz olur sizden sebepmiş gibi.
Hayatında olmayanların yerini dolduramassınız belki ama azda olsa hissettirmemek için evlat gibi seversiniz.

Kaşınızdan gözünüzden sakındıklarınız en çok içinizi acıtanlardır bilinçli yada bilinçsiz. Siz hep var olmak istersiniz onlarsa hep hiç olmayı seçerler. Siz açık olmak istersiniz tezgah kurmadan ne yaşıyosanız anlatmak, söylemek uzun uzun cümlelerle içinize sine sine.
O kadar candan sevilirler ki onlarsız geçirdiğiniz zamanı bir kayıp olarak anılmasın diye kağıda dökersiniz. Siz konuşursunuz, onlar roman okur. Siz uyanmasını dörtgözle beklersiniz onlar hep yok olurlar. Siz sürekli sevginizi göstermek istersiniz onlar "ben de" der. Siz asıllarla, onlar kopyalarla geçiştirir zamanı.
Onlar hep kapalı kutu. İçlerinde milyonlar mı var, sevgi mi var yoksa boş mu hiç bilmiceksiniz.

Çünkü onlar bunu bir bok sanıyolar
Çünkü susmak gizemdir
Çünkü gizem merak uyandırır
Sessizlik en ufak bir sesi bile avaz avaz duyurur yankı yaparcasına..

Ne komik. Korkak olduklarını farketmemeleri ne acı. Acı onlar için memleket getirisi. Yok ya

Gel zaman git zaman onların yok oluşlarıyla sizde yok olma kararları alacaksınız. Suskunlukları sizide susturacak "Yok abi olmuyo böyle" gelgitleri sikecek kafanızı. Onlar sizin en sevdikleriniz. Onlar yüzünden gitmek isterken, yine onlar yüzünden gidemiceksiniz.
Cesaret bazen en duygusal zamanlarda çıkagelir. Bi anlık gitme kararları insana "böylesi daha iyi" dedirtir. Biten şeyler duruma göre değişir. Asıl zor olan bulduklarınızı kaybetmektir. Kafiyenin de annesiyle dans ettik bu arada kendisine saygılar.

Uzun lafın kısası itinayla sakladığınız o parmaklar gün gelir baş parmağın işaret parmağından çıkma girişimi size koca bir "nah" olarak geri döner.
 Kızgınlığınız gitmek zorunda bırakılmanızadır, sizi vicdanınızla başbaşa bırakanlaradır, onlara değil kendinize laf anlatmaya çalışmanızadır. Bir suçlu olmayışınadır asıl kızgınlık. Elden gelen şeyleri, elden getirmeyenleredir.

Ya da herşeyin kutuda saklı kalmasınadır ne bileyim amınakoyim.

Sıkmayalım canları mübarekler ne demiştik onlar sıkılmayı sevmezler. Aşk diye bişe yok bunlar hep darwinizm. Sevgi evrimini teorileştirenleredir isyanımız. Olayı büyütmeyin.

Hatırlanmaya layık adamlar biriktirin içinizde.

O Kendilerini sevdirenler, sevmeyi beceremeyenler, Bizden en sevdiklerimizi alanlar;
Onlar hep içimizde, buralarda biyerlerde. Nereye koyduğumuzu asla unutmayacaklarımız onlar. Hoşçakalmasını can'ı gönülden istediklerimiz. Asla göndermediklerimiz, gitmediklerimiz. Bizi gitmek zorunda bırakanlar.

Ben böyle sistemin anasını bayrak diye balkondan sallandırayım ağbiler.

Hep bizi anlasınlar isteriz ya işte tam şimdi beni hiç anlamayın istiyorum. Yalnız bırakmamak için yalnız kalıyorum.

Sonra bi bakıyorum

Görmüyorum..




21 Aralık 2013 Cumartesi

Tezgahları toplayın beyler zabıta geliyor.


Müsait bir vakitte münasip bir yere kurulan tezgaha en muazzam ebatta duygular yerleştirilir usulca. Fiyatlar belirlenir, uygulama,yol,yordam bilgileri içeren klavuzla birlikte garanti kapsamına alınır ve alıcısını bekler öylece.

Derken orospunun biri yanaşır tezgaha ve yavaş yavaş organize olur oluşumla

Seçmece bunlar gel ablaa..

En başta herşey birbirinden ayrılır: Tek taraflı ya da Bağımsız olmak üzere

Tek taraflı grupta kendi içinde bölümlendirilir lakin sizi a b c moduna sokup bunaltmak istemiyorum hacitler. Bana sistemin anasını siktirtmeyin siz sövün ben tamamlarım. Bu tek taraflı dediğimiz durum, müşteri ile esnaf kardeşimin arasındaki akım ve elektriktir. Ya müşteri pazarlık derdindedir, ya da esnaf üçün beşin hesabını yaparak pazarlık payınıda koyup "hakı bokunu ödesin" gayesindedir. Yani; bir tarafın saf olması,diğer tarafınsa hep bi ibnelik peşinde olmasıdır ilişki olarak bazalırsak. Ya da hep bir tarafın daha fazla sevme hali diyelim klişe tamamlansın.
Esnaf her zaman mal sahibidir. Müşteri ise mala sahip olabilmek için bir bedel ödemelidir. Öyleyse ilişkininde asıl sahibi en çok bedel ödeyen yani taraflardan en fedakar olanıdır.

Öyle mi?

Tabiki bunada "hayır amınakoyim" dicem lan. Bizde hep alayına isyan, alayına anarşi. Olum bak ilişki her zaman esnaf kardeşimindir mülkiyet onundur. İşin hasını o bilir.
Bir ilişkiye başladığınızda ya tezgahı kuran karpuzu oyup şekil veren kişi, ya da sizden önce ki gelen karpuzda sanat icra eden o esnafın tezgah önündeki herhangi biri olucaksınız. Seçmek yada o gavatın poşete doldurduklarına kanaat getirmek kimi zaman şansın kimi zamansa senın elinde olucak.
Çok sevmeyen taraf sürekli dolap çevirecek,işler karıştıracak ama sen başının döndüğünü farkedene kadar hiç bişi anlamıcaksın çünkü o sıra senin başını aşkın döndürdüğü yalanına inandıracaksın kendini. Ya da anlamsız benimsemenle, sahip olma hırsına yeniliceksin işte. Farkındalıklarının nüksettiği zamanlarda da ufaktan başlicaksın hallenmelere ;
Fazla ilgi göstermiyim götü kakmasın
Fazlada boşlamim el kapmasın
Hatuna 1 yüriyim heyecan yapsın, 3 kaçim arkamdan kovalasın.

Hay arkasından muamele götürdüklerim. Al işte amınakoyim! Al sana BİM marketler zinciri. Klasman dışı, saha içi sanki bana torpidodaki benzinlik mendili. İşte bunlar babadan oğula nesil doğuş ağbim demiyeli. Her zihin içinde kurgulanmış sikimsonik tezgah, asrın planı..
Bu karı sizin zihninizde viktorya sikrıtın hint kumaşından yapılma 95 beden sütyendir artık. Sanki bana tek boynuzlu at. Karı değil masal kahramanı maylidıl poni amınakoyim.
Sen kovala mübarek kovala
Sen kaçan ceylanı kovalarken her soluklandığında etrafta sürekli yan markette bu malın daha ucuza satıldığını duyucaksın ayıkıcak ama aldırış etmiceksin. Esnaf her uyanışında sana 1 adım daha gelip indirimi çakacak sora tekrardan zammı koyup 3 kaçacak ta ki sen karşıki marketten alışverişi keşfedip ankaralı turgutun A101 ine bağlıyana kadar. Zurna zort dicek bir nevi.

BİM e alışmışsan işin zordur. Blume tuvalet kağıdı olmadan götünü başka bişeyle silemiyosan sen zaten sıçmışsındır. Çünkü diğer tarafın daha kaliteli mendiller sattığını bile bile "belki değişir lan" diye umut edip devam edersen suda erimeyen blume yle anca rogar tıkarsın.

Ha birde bağımsızlar var demiştik. Bunlar free takılan esnaf topluluğu işte. İki tarafta BİM işletir. Her türlü yarak kürek vardır bunlarda. Sürekli bi aşk-ı memnu gelgiti mevcuttur. Ya Behlül kaçar, ya da Bihter sürekli gözlerini böreltir.Kaldırdıkları götlerin pilotu olduklarını iddaa ederler hep.
Geçin bu işleri abicim. Kaldırdığınız götün pilotu olcam derken kucaktan kucağa topkek taşıyan hostes oluyosunuz amınakoyim.
Adaletin işleyiş şekli hep tek taraflıdır ki buna adalet demek isyandır şirktir. Lan olum tek taraflı adalet mi olur amk. Bir ilişkide esnafı oynayan, bir başka ilişkide müşteri oluyor. Bir ilişkide sikerim esnafı lan bana zeval gelmesin derken, diğer bir ilişkide esnaf kazansın diyor. Ya da bazen hep tezgahçıya denk geliyor, sizde hep müşteri oluyosunuz amınakoyim. Ondan sonrada hırsla esnafa bağlayıp "geleni sikicem kaçan kurtulcak" diye bi gaza geliyo, günahsız müşterininde başını yakıyosunuz.


Lan olum bişi diyim mi? Yeminle şu manitacılık durumu alayına kabızlık lan. Akıllıysan ne pilot olacan abicim ne hostes. Ne uçağın kontrolü sende olcak, ne de yolcunun iştahının sorumlusu olcan. Yolcu olcan olum Yolcu kebap amk. Kaldırdın mı götü? Hah.. gidicen yere git sonra in. Bırak pilotun başkaları olsun. Sana topkek vercek bi hosteside bulursun sen. Bunlar müessesenin getirisi zaten olum. Ticarette yapma kar zarar senın sorunun olmasın. Kovalama ceylanı korkutma olum.
Sen akıllısın lan. Götün değil, kafanın pilotu olcaksın. Blume kullanma onlar suda erimiyo rogar tıkıyo karşim. Anladın sen onu..

Anladın tabi


17 Aralık 2013 Salı

Ol diye emir geldi onlar şirk i seçti.


Bazı zamanlar var ki cidden olmasalar daha iyi.

Kendi kendine yarattığın adamları sevdiren,özleten cinsten zamanlar. Olmalarına lanet ettiğin hani

ki zaten yoklardı ya neyse

Ayağına batan taş bile üst üste gelen dertlerin içinde saydırır kendini. Aslında üst üste gelen sadece ufacık anıların birbiriyle haberleşip kafanın içinde istişare etme durumudur ya da halay çekme organizasyonu adamına göre.
Gidemessin çünkü tüm cümleler ve onlarla kurulmuş şarkılar hep "başını alıp gitme" yle ilgilidir.

Zaten herşey o kafanın içinde değil mi? Bizim kalple bi sıkıntımız yok aslında.

Kimseyle konuşmak ısıtmaz içini zaten konuşasın olmaz hatta hararetin vardır senin. İçinde yangınların olduğu şarkı alev almıştır şimdi.Yukarı tükürsen de, aşağı tükürsen de yine kendi suratına tükürüyorsun vesselam.

Hiç olmayanlar, hiç olmayacaklar. Zaten nasıl bir ironidir olum olmamış adamı oldurmaya çalışmak?

Senin hayallerinin yarattığı bu adamlar, kendi hayalleriyle yaşıyorlar.O hayallerin takılı olduğu prize parmağını sokup çarpılmak tahrik ediyo seni di mi? Tıpkı dilini sürttüğün pil gibi. Bazı acılar keyif veriyo sana bilirim. O gerizekalı ağlamaklı şarkılar var ya, heh işte onların ben tamınakoyim.
Bindiğin taksideki sessizlik ve o sessizliği bozan radyodaki lugatı bozuk, cümleleri devrik, sadece vurgulu sesinden durumu kurtaran gavat öyle şarkılar seçer ki bazen,hiç akılda yokken olmayanı tekrardan yaratır o kafanın içinde di mi? Haydin halaya mübarekler.

Taksiye binmeyelim arkadaşlar! Zaten yolu uzatıyolar.

Tek başına kalma isteğin kendinledir aslında. Beyninle değil. Demiştim di mi önceden; Biz aslında iki kişiyiz.
Benim kendime bile açamadıklarımı bana inatla bağıra bağıra anıran o iç sesinde ben amınakoyim.

Gelecek için muallak diyenlere geçmişi açıp "al ulan tipine soktuğum! al sana muallağın tillahı şimdi siktir git burdan"diyesim, boşa geçmiş zamanların ızdırabını sikertesim, kendimin bile bilmediği ve beni sebepsiz bunaltan herşeyin tekkesini yakıp yıkasım, su dökmeyip cenabet bırakasım var.

Lakın; Şuan o güçte değilim daha sonra yaparım

ki o gücü bulamicam ve o gün hiç olmicak. Çünkü en güçsüz zamanlarda gaza geliyorum. O zamanlarda aklıma geliyolar ve adalet sistemi gazı verip elektiriğimi kesiyor. O tarafta işler böyle işliyormuş öyle dediler.
Derdi veren dermanı aratacak mecali vermiyor çoğu zaman ne yazık ki..

İşte bunlar hep iç ses.


Aslında dert yok mübarekler can sıkıntısı var. Sıkmayın canları. Çünkü canlar sıkılmayı sevmezler. Dönerlerse de dönmezlerse de onlar sizin olmicaklar. Bunun için kendi adıma özür diliyorum.

Unutmayalım; alında yazan isim değil, tanrının bize ithaf ettiği biyografidir.




11 Aralık 2013 Çarşamba

musallat-ül arz


Hayatlarımıza musallat ettiklerimizden biz sorumluyuz tamam da

Lakin;

Şimdi hacit bak musallatül arzı  beyine enjekte etmeden önce bir piyasa keşfine çıkmıyo muyuz he ağbilerim ablalarım? Elli kişiye sorup 5 popüler cevabı bulana kadar ebemizle karşılıklı iki lafın belini kırmıyo muyuz?Herkesten fikir alıp en son kafa içinde birleştirip son parçayıda biz koymuyo muyuz?

Hayır koymuyoruz amınakoyim.

Çünkü o parça hep eksik lan hep bi muallak.
Her musallat edilenin planı projesi hep o eksik puzzle parçasıyla 1-0 yenik başlar maratona. Hep vardır o işaretler en noktalı kancalısından (*?)

Her musallat "olsun beağbi iyi kız" veyahut "olum memeside var nefeste alıyo nefes alırken hatta aşağı yukarı.." Lan olum tamam çirkinleşme.
Böyle başlayan her ilişkimsi şey kısa süre sonra "bu işte bi eksiklik var" jetonuyla parçanın farkına varıyor.
Kimiside var sanki bana biskolatanın hamur açıp karıya fırında bisküvi hazırlayan çok işlevli carlosu "olum karı iyi hoşta bilmiyorum ya"
İşte bunlar hep eksik parçalar.
Sonuç olarak her ilişkinin başı eksikliklerle başlar. Görünmezlik iksirini içen bu ilişkinin zamanla kolları,bacakları en son siki görünür. O yüzden son farkındalığın verdiği ilk tepki "yarağı yedik"tir. Görünmez gibi görünen her şey görülecektir ve her ilişki bir gün ayrılığı tadacaktır.

İstediğiniz kadar temkinli olun bu oluşumu zamana da yaysanız bir yerde patlak verecektir be ağbim. Bir elmayı diğer yarısıyla birleştirseniz bile o bütün olmicaktır artık lan. Zaten kimse de bir elmanın 2 yarısı değildir geçin o işi. O dizilerde izlediğiniz mutlu aile,mutlu ilişki martavallarını yazan senarist akşam eve girince yemekte ne var diye sorucak,belkide karısının bitmeyen baş ağrıları nedeniyle vermeyişlerinin kavgasını edicek amınakoyim.
Yaradılış gereği bile insan çift başlı yaratılmadı. Bir vucutta iki ayrı kafa düşünsene lan. Olum siz hiç kendi beyninizle bile çakışmadınız mı? Mükemmel bir ilişkinin sırrını açıklamak üzere feysbuk anasayfanızda eşek siki görmüş gibi sırıtan reklam linklerine siktiri çekip spamı çakın ağbi vallahi bak.

Konuyu dağıttık toplayalım beyağbiler.Şimdi gelgelelim herkese akıl fikir danışıp müdavımı olmuş,kaşarlaşmış arkadaşlarında görüşlerini aldıktan sonra "la bi deniyek la sanki ne amınakoyim nedir yani sanki bana clintonla monicanın yasak ilişkisi" der ve sağ ayakla destuuurr çekerek Alice harikalar diyarındaki macerasına başlar ve mübarekler pisttedir. Pist kavramı mühimdir ağbiler herşey gerçek gibi görünür. Burası kurulu tezgahın kurgulanma sürecidir. Sanatçının sahnesi,mankenin podyumu, kekenin düğünü,mahmut tuncerin halay meydanıdır. Burda küçük esnaf free takılır,pazarlığa açıktır.
Derken görünmezlik,kol,bacak,uzuv ve farkındalık sendromları atlatıldıktan sonra kaçınılmaz sona gelen Alice,harikalar diyarınında amınakoyim der kumkapıya efkar dağıtmaya gider.
 Musallat-ül arzlarınızın sebebi arkadaşlarınızmış gibi günlük ahlarınızı vahlarınızı onlara kusar,stratejilerinizi onlarla belirler ve bu durumu uzun bi süre rutine bağlarsınız. Misal; "kanka bugün aramadı orospu mesaj da çekmedi umursamıyomuş gibi devam ediyorum dimi olum başkasını bulursa sikerim seni ama"
 Lakin siklenmiyosun di mi? Dinlemiyolar pek fazla bilirim.
Eyvallah.
Sizde gidip twitterda tanımadığınız sizi takipleyen zavallıların taymlaynını sikertirsiniz olur biter.
Pist mühim bir müessese hacitler. Kendi çöplüğünüzdeki kurguları size oynatmaz.Geriye dönüp baktırtmaz. Sürekli neden diye sordurtmaz. Yalnızca iyi zamanlarınızda çıkar bir halay çekersiniz. Sonra tekrar siki tutar aşağı inersiniz.

Bişi diyim mi;

Aslında onca sese,onca bilmişliğe rağmen sen istediğini yaptın yani sebepte sensin sonuçta. Kimselerin bu işte parmağı yoktu. Aklına yatmasını istediğin fikirleri vardı. Başına gelen her muammanın sebebi sensin. Sen musallat ettin onları başına. Sen olmasını istiyosun ve sadece birinin yap demesini bekliyosun o kadar.
Kaybettiğin sana göre zaman zamana göreyse "ya bu yine herşeyi bana bıraktı amınakoyim dur ben şunun bi azına sıçiym"dir. O sebeptendir ki mükemmeli istemeyin her türlü o boku tadacaksınız.

Tamam hadi şimdi bırakın halayı
Boşaltın pisti.


7 Aralık 2013 Cumartesi

İstisna-Kaide ilişkisi


Bazı kızlar var, bazıları yok
Bazı erkekler var, bazıları yok

Neden mi?

Çünkü öyle amınakoyim ekşın mı arıyosun? Şurda iki felsefe yapıcaz süslü cümle kurucaz, soğuk bi kış akşamı usulca esen rüzgarın, savurduğu yaprakları anıcaz hemen sikip bırakıyosun lan.

Bak şimdi ne dicem;

Bazı kızlar var ya.. hah!
İşte onlar hep bi tezgah peşinde. O kızlar hep içten içe plan program sonra da dıştan dışa organize işler ekibi. Sonra ise adeta bölünerek çoğalan metriksteki ajan simit lan. En gerizekalı geçineni bile ask fm. de ona sallayan ergenlere cevap videosu çekip benim arkam var diyip masaya vuruyo olum.
Siz ne diyosunuz amınakoyim!
Manitadan bi ayrılıyo, ne efkar ne de özlem belirtisi. Twitterda bile öyle bi kasıyo ki sanki bana illuminati. Veriyo subliminali bizim de gözümüz değil, beynimiz algılıyo, çok sonra uygulamaya geçiyo amk yada geçemiyo bile.
Ya bi siktirip gitsenize siz?

Bazı erkekler de çok ironik lan. Hepsi kendine göre çok zekalı. Yaptıkları tüm gerizekalılıklara yorumu aynı "olum ben bunu yaptım ama sor bak niye yaptım?" şimdi bu sultanahmette rehberini kaybetmiş japon vatandaşa oscarlık senaryo hazırlaması için 3 dakika tanıyın "olum bak ben biliyorum bu karının böyle yaptığını da bilmezden geldim haberim yokmuş gibi safa yattım lan" yok ağbicim sen yattın, acıdır ki kalkmadın. Sen safı oynamadın, bizzat otobiyografini filmledin. Sen var ya, tek tip bi malsın.

Yanlış anlaşılmasın beyler niyetim bi tarafı aşağılamak, diğer tarafı miraca çıkarıp aslanlara bindirmek değil. Lakin bazıları, bazılarını, bazen bildiğin ayak üstü sokak lambaları altında, kavak yelleri şarkısı eşliğinde..
Anladın sen onu.
Bu hatunlar var ya bi sikim bilmiyorum ayağına derin devlet kurup samanyolu tv de, parmakları yüzüklü, elleri koltuk oygusunu ovuşturan psikopatları oynuyo şerefsizim.
Yalnız bişi var; onlar işlerine geleni bilip, işlerine gelmeyeni bilmiyolar "bize öyle bi bilgi verilmedi" taktiği.
Misal;
"Ben dışarıdakiler için değil, kendim için o aylaynırı kıçıma kadar sürüp çatalda birleştiriyorum"
Hadi canım! Demin burdan geçen bir "neden süslendiğini gayet iyi bilen lakin bilmiyomuş ayağına sizi kekleyen" bir hanfendi gördünüz mü?

İşte bunlar hep;" yha asqım o çocuk oyle brı dgl.s" martavalıdır.
Lan o gavat var ya, aynen öyle biri!
Erkek ulan o
2 beyniyle düşünen yaratık ki sen bunu biliyosun ya işte neyse.

Velhasıl kelam, iki farklı cins olarak her ne kadar olaylara başka açılardan baksakta, görülen manzara hep aynıdır mübarekler;

Bazı kızlarımız, cuma günleri imana gelip, hayırlı cuma dileklerini ileten reinanın apış arası bronz külotlu çoraplarıdır.
Bazı erkekler, kanka ayağını göte uyarlamıştır.
Bazı kızlar, twitterda erotik pozlarına emmeli gömmeli yorum yapanlara, edep adap öğretir.
Bazı erkekler, nefes alan her dişiye nefessiz kalır.

Hayat böyle sürer gider.

Biliyorum karşim sen o bazılardan değilsin. Hiçbirimiz değiliz. Biz azınlığız, istisnayız ve o kafayı eğip; "Unutmayalım bunlar gerçekler" sosyal mesajını vereniz di mi?

Yani istisnalar kaideyi bozmaz benim güzel karşim.
Burda asıl mesele kaide kim?

Bilmeseydiniz iyiydi be ağbim :(



Hah! Yine geldi o tipini siktiminin herşeyi bilen adamı

Bizde tam bilemiyorduk.

Kafamız karışmıştı, çıkmazdaydık. Yolun sonuna gelmiş; ya herro ya merro! diyoduk. Ya bi kurban vericez bu sikimsonik soruna, ya da kendi hayatımızdan vazgeçicez zaten.
Geceden aklımıza takılan şarkı ertesi sabah zihnimizde, "ikindi kaçta okunuyor hacit" diye soruyodu amınakoyim.

Lan olum! Bi bilmeyin lan ne olur?
Ha ne olur yani?
Size şunu diyim, yeminle bi sikim olmaz lan.

Az ortalıktan el ayak çekseniz ya. Biz de arada bilmezlere düşüp bilinmeyenli denklemlerin anasına kol bastı oynatsak amk. "Bilmemek değil, öğrenmemekte ayıp değil lan!" falan diyip anarşi yapsak olum o sorumluluktan da kurtulsak.

Neden her yerde sizden var? Bu numuleri ortalığa kim serpiştiriyor? Ah herşeyi bilen ağbiler ablalar..
Bari arada bilmiyomuş gibi yapın lan yeminle yeriz bak.

Bilmeseydiniz iyiydi.
Tecrübe edinmeseydiniz.
Öğrenmeseydiniz.
Öğrenmeseydik..
Harbi



2 limon 1 çilek


Çok acayip gelgitlerim var bu ara. Bazen çok savunmasız oluyorum kendimi kendime savunamicak kadar.

2 tane ben var eminim; bedenim ve içimdeki maykıl sanki zihnimde buluşup istişare yapıyolar amk.
Her defasında dışarıdaki maykıl ın istekleriyle, içerideki maykıl ın istedikleri hep çakışıyo oluyo. Dışarıdaki maykıl oldurmak istediğini söyleyince, içeridekinde hep bi müdahale sanki bana sokrates amk sanki bana fransa büyük elçiliği. Nerde bi pürüz varsa dışarıdakinin gözüne sokuyo. Tam konuşacak ağzına turp sokuyo amkmun putperesti.
Bak gene sinirlendim!

Neyse.. 

Kafamın içinde öyle tezgahlar dönüyo ki dışarıdaki maykıl "geel ablaaa batan geminin en kuru fikirleri, en taze telkinleri bunlar" diye haykırıyor, bu içimdeki ibnede gidiyo eliyle "bu çürük, bu ezik" diye seçiyo piç.

Durmadan yeni olaylar oluyo. Aslında olay eski de sonradan düşüyo bi jeton "vay hanassınıı" dedirtiyor insana. Sonra başlıyosun tekrardan 3 limonu denk getirmeye. Atıyosun düşen jetonu, tekrar çeviriyosun amına kodumunun kolunu; 2 limon 1 çilek hay ananı avradını! Gene denk getiremedik..
  
Lan var ya benim hayatım hep 2 limon 1 çilek. Ne 1 çilek 1 kiraz 1 limon kadar cami önünde dilenirken bizden kaçmaza yakalanan ilyas salman, ne de 3 limon kadar zekalı komşu çocuğu. Bu koca hayat benden ibaret değil belki ama, iç ve dış maykıl için tam anlamıyla öyle kusura bakılmasın. O kolu ne zaman her jeton buluşumda çevirsem dışarıdaki ; "ulan kesin gene bi ibnelik çıkarıcak bu. Zaten bende şans mı var amk" derken içerideki de hemen fısıldar kafir Allah rızalı dilenci; "az daha acıtasyon yap lan belki yukarıdaki ters köşe yapar hadi oğlum mayk!" 
Lan oğlum hep bi dalavere hep bi kurgulu tezgah lan
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda kadar ince mesajlı bir o kadar da "o ne demek lan espri mi yaptın şimdi gavat! aynştayn mısın lan sen" edası tavrı amk. Zaten benim içimde 2013 dünya kupası ligi maçları oynanıyo herkes bi topun peşinde fikir eliyo götüne koduklarım."Yetheğğr" diye bağırıcam bu seferde bir bakıyorum rüyasında karabasan görüp bağıramıyan sikko gibiyim.
Bunları birine anlatsan anafikir hep aynı zaten "herkesun bir derdu var durur içerusunde"
Olum herkes dertli lan. Birine bişi desen başlasan anlatmaya "seninki de dert mi diye bi başlıyo, anasının amına kadar yol erzağı yapıyo hayvanoğlu. Lan banane amk banane bu dert benim seninkini 2 dakika siktir et kaşın gözün oliyim ya. Ama yok başından savıcak ya araya kendininkini de bi sıkıştırıyo afrikalı futbolcu edasıyla seni bi ters köşede tıklıyo hem kendi derdini anlatmış, hem de seninkini de koltuk altına sıkıştırılan tavla yapmış oluyo yanağına da bi makas ohh anasını satayım 
İşte böyle zekalı geçinen herkesin o 3 limonu götüne sokasım, sonra iki elimle de bastırıp suyunu çıkarasım geliyo. Anasına ayför nerde diye sordumun çocukları
Sıkıntı bir değil, iki de değil, üç hiç değil. Aslında sıkıntı tek kaynaklı; Rodaj kapanmış pimaşında delik var.
 Kendimi çamaşır makinasının atık su borusunu tıkayan teki kaybolmuş çorap gibi hissediyorum. Sanki bu hayat suçlu değilmişte ben anamdan doğma yetersizmişim gibi yada daha kötüsü sonradan yetmemiş gibi. Anamda değil suç bendeymiş gibi.
Ulan kaderi suçlayıpta kenara çekilemiyosun ki "3 limonu denk getiremiyorum çünkü cenabetim" diyemiyosun.İşte bunlar hep içerideki maykıl. Onun ben amk! Gene düşürdü 1 jeton. Belkıs özener gibi; dert bende, derman sende diyemessin çünkü dertte sende dermanda. Lakin jeton düşmesini beklemek bir yana, birde tekrar o soktumunun koluna abanmak var işin ucunda.Onunda üzerine dökülen meksika sos gibi "ya gene gelmezse amk limonları!" acısı, kaygısı da cabası.
Caba ne lan?

Yani neymiş;
 Kendi içimizde yaşadığımız durumları bize biz yaratıyomuşuz sanki bana frankeştayn amk
Sadece dertli biz değilmişiz
Herkesun bir derdu içerusunde dururmuş
Güvenduk doktorlara onlar da oyle boyle deduler ayruluk defterunu elumuze verduler. Elimize verilenler tabı bunlarla sınırlı kalmıyomuş.
Bu hayatta sadece komşu çocuklarına ve anasından kırmızı kurdaleli yarım altınla doğan çocuklara 3 limon gelirmiş

Peki bu durumda ne yapmak lazımmış?
Şartları, şanssızlıkları, mutsuzlukları, herkesin gördüğü, senin göremeyip takıldığın tümsekleri, picasayla adriana limaya benzeyen kevaşelerin varlığını, yetersiz limit diye bağıran post cihazlarını bile, her şerde bi hayır vardır cümlesiyle telkin etmek gerekirmiş bununla beraber bi çok olumsuzluğu. Ben kısaca hepsinin amk olsun bitsin bu iş.

Yok ağbi herkes iyi bi ben kötüyüm.  Gelecek kaygısının yükü azalmadıkça geçmişin ;"bi daha döndüdüğün görem senin bacın siqem" demesiymiş hayat.

N'apalım siki tuta tuta yüricez. Hah işte tam da bu noktada yine geliyolar bana "ya!" diyorum "Amk ben böyle dayatmanın!"


Yaşayamıyorum ben ulan! Bana ya Bihter Yöreoğlu'nun yüzsüzlüğünü yada Adnan Ziyagil'in farkındasızlığını verin!!!